Yaratıcı Ekonomiler İçin Yaratıcı Zihinler
Özgür İradenin Getirdikleri
Yaklaşık beş yıllık geçmişiyle oldukça genç sayılabilecek “yaratıcı ekonomiler” kavramının temelinde binlerce yıllık kültür ve bol miktarda medeniyet harcı bulunuyor. Yaratıcı ekonomileri sürdürülebilir kılmanın yolu ise yaratıcı zihinlerden geçiyor.
İngiliz hükümeti 2009 yılında o dönem için sıra dışı bir rapor yayınladı. Creative Britain* isimli raporda ülkenin kaderi için uzun dönemli politikalar eşliğinde yaratıcı (inovatif) endüstrilerin teşvik edilmesi ve büyütülmesi gerektiği vurgulanıyor; bu amaçla eğitim başta olmak üzere radikal bir dönüşümün gerektiğine dikkat çekiliyordu. Uzmanların görüşü planlı bir şekilde yeni bir Rönesans inisiyatifinin başlatılması gerektiği yönündeydi.
Takvimler 2013 yılını gösterirken kendilerini küresel yenilikçilik inisiyatifi olarak tanımlayan İngiltere merkezli NESTA organizasyonu, Creative Britain raporunu da dikkate alarak, yaratıcı endüstriler tanımının kültürel endüstrileri de barındırması gerektiğini ifade eden bir çalışma gerçekleştirdi ve buna bağlı olarak bir manifesto** yayınladı. İngiltere’nin yaratıcı düşünceden nasıl uzaklaştığının ve nerelerde hata yaptığının bir analizi olarak başlayan bu manifesto, ülkenin geleceği için hazırlanan toplu bir eylem planı niteliğini de taşıyordu. Manifestonun en önemli çıktılarından biri, ilk kez kullanılan “yaratıcı ekonomi” kavramı oldu.
Yaratıcı ekonomiler bir coğrafyanın kültürel tarihi mirası, ürettiği sanat eserleri, gerçekleştirdiği sanatsal etkinlikler, yazılı ve görsel medya kanalları, sinema, müzik, mimari ve tasarım gibi pek çok farklı başlığı kapsayan ve bu başlıklarla ekonomik bir kanal oluşturmaya yönelik bir tanım şeklinde ele alınabilir.
Birlemiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı yaratıcı ekonomileri aşağıdaki şekilde kategorize etmiştir.
NESTA’nın gerçekleştirdiği çalışma, “yaratıcı ekonomi” olarak Amerika Birleşik Devletleri’nin son yarım yüzyıl içinde gerçekleştirdiği atılımlara referans veriyor ve ABD’nin görsel ve işitsel alanlarda açık ara farkla dünya lideri olduğunun altını çiziyor.
Tüm dünyada medeniyetin yeşerdiği ve hangi taşı kaldırsak altından tarih fışkıran bir coğrafyanın insanlarıyız. Sadece elle tutulan eserler açısından değil; fikrî, beşerî ve hukuki açıdan da biriktirilmiş pek çok kültürün zengin bir mozaiğine sahibiz. Diğer taraftan ise yenilikçi teknolojiler dünyanın pek çok noktasında hızla gelişmeye devam ediyor. Blockchain, yapay zekâ, IoT, robotlar ve çok daha fazlası artık bizleri şaşırtmıyor… Şahit olduğumuz bu sürecin tarihte benzerine hiç rastlanmayan bir şekilde insanlığın geleceğini etkilemesi ve bireysel ilişkilerden toplumsal refaha kadar tüm beşerî ve ticari yapıları tekrardan şekillendirmesi kaçınılmaz.
Yaratıcı ekonomi kavramı tartışılırken Prof. Dr. İsmail Ertürk’e değinmeden geçemeyiz. Kendisi Manchester Üniversitesinde uzun yıllardır yaratıcı ekonomiler üzerine çalışıyor. Manchester’ın yaratıcı ekonomi politikalarıyla batan bir bölgeyi canlandırdığını vurgulayan Ertürk, günümüzde finansal sermaye ve kültürel sermayenin, ekonomiyi belirleyen iki önemli öğe olduğunun altını çiziyor. Ertürk’e göre, gastronomi artık bir AR-GE’si, bir ekosistemi olan bir alan ve Türkiye bu alanla ilgili bir strateji belirleyecek ise bu noktaları da muhakkak göz önüne almak zorunda.
“Yaratıcı Ekonomi” kurmanın yolu ise sadece ve sadece özgür iradeye sahip yaratıcı zihinler yetiştirmekten geçiyor.
Yaratıcı Ekonomiler ve yaratıcı zihinler için yaratıcı günler dilerim. :)
Eğer Yaratıcı Ekonomiler ile alakalı daha fazla bilgi almak isterseniz bu yazıyı hazırlarken faydalandığım birkaç ek kaynağı aşağıda paylaşıyorum;
https://creativeconomy.britishcouncil.org/guide/what-creative-economy/
http://unctad.org/en/Pages/DITC/CreativeEconomy/Creative-Economy.aspx
http://www.yekon.org/public/yaratici-ekonomi-atolyesi-raporu.pdf