Uluslararası Ödeme Yöntemleri Neden Türkiye’de Yok?

Karşılaşılan 3 Zorluk

Soner CANKO
6 min readApr 12, 2019

Ödeme teknolojileri, dijital dönüşümü en hızlı şekilde yansıtan ve kullanıcıların hayatını değiştiren alanların başında geliyor. 20. yüzyılın ikinci yarısında kullanıma sunulan plastik kartların ödemelerde kullanımı giderek artarken, dijitalleşme eşliğinde mobil çözümlerin yaygınlaştığı bir döneme girdik.

Mobil ödemelerde özellikle Çinli oyuncular son yıllarda yaptıkları atakla öne çıktı. İki internet şirketi olan ve bugün “BigTech” sınıfına giren Alibaba ve Tencent’in ödeme çözümleri Alipay ve WeChat Pay, kullanıcı sayılarında 1 milyar adede doğru ilerliyor. Ödemelerde ağırlıklı olarak QR kod tabanlı çözümleri tercih eden bu iki yöntem dışında NFC tabanlı yani mobil temassız ödemelerin tercih edildiği cihaz üreticilerine veya işletim sistemi sahiplerine ait mobil ödeme yöntemleri de dikkat çekiyor.

2014 yılında kullanıma sunulan ve uluslararası yaygınlaşma anlamında önemli adımlar atan Apple Pay, 2019 yılının sonunda kullanımda olduğu pazar sayısını 40’ın üzerine çıkarmayı hedefliyor. Tüm Android cihazlarda kullanılabilen Google Pay ve Samsung cihazlarda kullanılabilen Samsung Pay de bu alandaki diğer önemli oyuncular olarak onlarca ülkede kullanılabiliyor. 1999 yılında kurulan PayPal ise 20 yaşında, dünyadaki 200 pazarda hizmetlerini sürdürüyor.

Karşılaşılan 3 Zorluk

Son dönemde en çok karşılaştığım soru şu: “Apple Pay, PayPal gibi ödeme yöntemleri neden Türkiye’de yok?”. Kısaca yanıtlamanın mümkün olmadığı bu konuyla ilgili görüşlerimi bu yazıda sizler için özetlemeye çalışacağım. Uluslararası arenada yaygınlaşmak isteyen bu tarz şirketler, yeni bir pazara girerken o pazarın dinamikleriyle ve hukuksal konularla ilgili zorluklarla karşılaşabiliyor. Bunlardan en önemlilerini hukuki düzenlemeler, rekabet ve ticari iş modeli olarak üç başlığa ayırabiliriz.

1. Hukuki Düzenlemeler

Visa ve Mastercard’ın bilgi sistemlerinin bulunduğu pazarlarda hızlı biçimde yaygınlaşma mümkün oluyor. Bir ülke için uyumlu hale gelmenin 28 ülkenin tamamında hizmet verme imkânı sunduğu Avrupa Birliği gibi yapılar yaygınlaşma için hızlandırıcı etki yapıyor. Ancak yurt dışındaki düzenleyicilerden alınan izinlerle Türkiye, Çin, Hindistan gibi pazarlarda iş yapmak mümkün olmuyor. Yerel düzenleyicilerin istediği ön koşulların yerine getirilip gerekli faaliyet izinlerinin alınması gerekiyor. Bu durum; düzenlemelerle uyumlu hale gelmenin doğuracağı yatırım maliyetleri nedeniyle, bahsettiğim şirketlerin ve çözüm ortaklarının yaygınlaşma için bir adım atmadan önce iki kez düşünmesine yol açıyor. Örneğin, geçtiğimiz yıl verinin yurt içinde tutulmasına dair düzenlemelerin yapıldığı Hindistan’da Apple, Apple Pay’i kullanmak için yaptığı çalışmaları askıya aldığını açıklamıştı.

Ülkemizde de düzenleyici kurumlar, tüketicilerin bilgilerinin güvenliğini sağlayacak çeşitli ön koşulların yerine getirilmesini istiyor. Bu düzenlemeler kapsamında BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu); ödeme hizmetleri alanında faaliyette bulunmak isteyen kuruluşlardan, Türkiye’de gerçekleşen işlemler için bilgi sistemlerini yurt içinde tutmalarını talep ediyor. Hatırlayacaksınız; PayPal, teknik olarak mümkün olmasına rağmen sistemlerini yurt içine getirmeyi tercih etmemiş ve BDDK’dan gerekli izni alamamıştı. Bunun sonucunda PayPal, 2016 yılında Türkiye’deki operasyonlarına ara vermek durumunda kaldı.

2. Rekabet

Ödeme yöntemleri, doğal olarak girdikleri pazarlarda hızlı biçimde pay kazanmanın hesaplarını yapıyor. Batı ülkelerinde bankaların dijital ödemeler açısından geri kaldığını söylemek yanlış olmaz. Bankaların çağa ayak uydurmakta zorlandığı bu tarz pazarlarda uluslararası ödeme yöntemleri, hedeflerine doğru daha hızlı biçimde yol alabiliyor. Ancak kullanıcılara başarılı deneyimlerin sunulduğu pazarlarda evdeki hesap çarşıya uymuyor. Temassız ödemelerin yaygınlaştığı ülkelerde bireyleri memnun oldukları deneyimlerden vazgeçirip alternatif olarak mobil bir çözüme ikna etmek kolay değil. Bu nedenle özellikle İngiltere’de mobil çözümlerin yaygınlaşmakta zorlandığına dair çok sayıda haber okuyoruz. Pazarda tutunabilmek, işlem sayılarını artırabilmek için ise çeşitli kampanya kurguları yapılıyor. Apple Pay’in haftanın belirli günlerinde toplu taşımada indirim yapması ve Samsung Pay’in çekilişle ödül dağıtması bu çalışmalar arasında yer alıyor.

Ülkemizde temassız kart sayısı 60 milyona yaklaşırken, günlük temassız ödeme adedi 1 milyon barajını geçti. Tüm bu olumlu göstergelere ek olarak bankalarımızın inovasyona verdiği önem neticesinde kendi mobil temassız ödeme çözümlerini hayata geçirmesiyle Apple Pay, Google Pay gibi potansiyel oyuncular için pazarın zorluk düzeyi daha da yükseliyor.

Google, NFC antenini ve sürücüsünü Android üzerinde uygulama geliştiren tüm kurumlara açtığı için bankalar, bu cihazlar üzerinde çalışan uygulamalarında müşterilerine mobil temassız ödeme deneyimi sunabiliyor. Ben bu yaklaşımı yapıcı ve çok değerli buluyorum. Bu sayede bugün Türkiye’de 10 kurum, bu deneyimi müşterilerine sunabiliyor. Ancak açık bir platform olmaya yanaşmayan Apple, iPhone’lardaki NFC çipleri üçüncü parti uygulamaların kullanmasına izin vermiyor. Bu nedenle bankalar, kendi mobil temassız ödeme çözümlerini iPhone sahiplerinin kullanımına sunamıyor. Dolayısıyla bu ayrıcalığa sadece Apple Pay sahip oluyor. İş birliği imkânlarını daraltan bu yaklaşım, uluslararası yaygınlaşma anlamında kimi zaman Apple Pay için bir bariyere de dönüşebiliyor.

3. Ticari İş Modeli

Apple Pay dışındaki çözümler, bankalardan herhangi bir ücret talep etmiyor. Apple Pay ise kendi platformlarına eklenen kartlarla yapılan ödemelerde bankalardan işlem başına belirli yüzdelerde ücretler alıyor. Bu durum, bankaların çok istemeyeceği bir iş modeli anlamına geliyor. Apple Pay’in yaygınlaşmasının önündeki belki de en önemli engel olan bu iş modeli, tüketici fiyatlarının dolaylı olarak artmasına da yol açıyor. Bankalarla Apple Pay arasındaki anlaşmazlığın en somut örneği ise Avustralya’da yaşanmış ve konu, hukuki mücadele olarak mahkemelere taşınmıştı. Türkiye’de ise bankalar Android cihazlar üzerinde başarılı mobil temassız deneyimler sunduğu için şahsen, Apple Pay ile bankalarımız arasında kullanıcı deneyimini kimin daha iyi sunacağına dair bir müzakerenin gerçekleşeceğini düşünüyorum.

Türkiye İlgi Çekici Bir Pazar

Bu ödeme çözümlerinin henüz hiçbiri Türkiye’de kullanıma sunulmadı. Yani Türkiye’deki bankalardan aldığımız kartlarla Apple Pay, Samsung Pay, Google Pay vb. çözümleri kullanarak mobil ödeme yapamıyoruz. Buna karşın Türkiye’nin nüfus yapısı ve ödeme pazarındaki pozitif göstergeler, bu oyuncuların iştahını kabartıyor. Cihazların ve işletim sistemlerinin Türkiye’deki pazar payları da kurumların Türkiye’ye bakış açısını etkiliyor.

a. Hedef Kitle

Türkiye gerek internet erişimi gerekse de akıllı telefon sahipliği açısından dünya ortalamasının üzerinde yer alan bir ülke olarak dikkat çekiyor. 82 milyonluk genç nüfus da buna eklendiğinde, mobil ödeme çözümleri sunan kurumlar için ideal bir pazar haline geliyoruz.

b. Gelişmiş Kartlı Ödemeler Pazarı

Mobil ödeme çözümleri, bir pazara girme kararı alırken doğal olarak o ülkenin temassız ve online ödemelerde ne kadar olgun olduğunu derinlemesine araştırıyor. Türkiye, son iki yılda bu alanlarda önemli bir atılım yaptı. Yapılan bilinçlendirme çalışmalarının meyvelerini toplamaya başladık. Bu dönüşümü 4 göstergeyle ortaya koyabiliriz. Bunlar; temassız kart oranı, temassız terminal oranı, temassız ödeme oranı ve internetten yapılan kartlı ödemelerin oranı.

Tablo 1: Temassız Göstergeleri ve Online Ödeme Oranları

Tablodan da görüleceği üzere Türkiye, ödeme sistemlerinde yerinde durmuyor. Toplam kartlı ödeme adedinin 4,8 milyardan 5,7 milyara yükseldiği 2018 yılında temassız oranının %1,8’den %3,8’e yükselmiş olması, temassız ödeme adedinin 2,5 katına çıktığını gösteriyor. Bu değer, olgun pazarlarda kolay kolay görebileceğiniz bir oran değil. Online ödeme oranında %15’in üzerinde değerlere ulaşılması ise Türkiye’nin dijital ödemelerde öne çıkan ülkeler arasında yer aldığını ortaya koyuyor.

Ülkemizde farklı alternatif ödeme yöntemleri de sahada deneniyor. Önümüzdeki dönemde bluetooth, karekod (QR kod), anlık ödemeler gibi yöntemlerin hayatımıza girdiğini göreceğiz. Dolayısıyla uluslararası şirketler pazarımıza yatırım yapmaktan kaçınsalar dahi sektörümüz, insanımıza nakitsiz ödemelerde geleceğin deneyimini yaşatacaktır, bundan şüpheniz olmasın.

c. Cihazların Pazardaki Yaygınlığı

Apple, Google, Samsung gibi şirketlerin, cihaz veya işletim sistemi bağımlı ödeme çözümlerini yaygınlaştırırken dikkate aldıkları unsurlardan diğer bir diğeri ise pazar payları oluyor. Fiyatı görece yüksek olan Apple cihazların ülkemizdeki yaygınlığı, Android işletim sistemli cihazlara göre düşük kalıyor. Türkiye Android yoğun bir Pazar. Ancak Android kullanıcı profilinin alım gücünün, dijital ve finansal okuryazarlık açısından iPhone kullanıcılarının gerisinde kaldığı değerlendirmesini yapmak yanlış olmaz. Dolayısıyla bu gibi göstergeler ve pazar paylarının nereye gideceğine dair öngörüler de şirketlerin pazara giriş için gerekli yatırımı yapma noktasındaki kararlarında belirleyici oluyor.

Ülkemiz Yeni Ödeme Yöntemlerine Açık !

Teknik olarak mümkün olan bir konuda uluslararası oyuncuların gerekli adımları atıp atmaması, o kurumların ve çözüm ortaklarının stratejileriyle ve Türkiye’nin iştahlarını ne kadar kabarttığına bağlı. Bu şirketlerin, alacakları sonuçların yapacakları yatırıma değeceğine kendilerini ikna etmesi gerekiyor. Pazarın zorluğu ve şirketlerin iş modelleri de yaygınlaşma noktasında belirleyici oluyor. Genç bir nüfusa sahip olan Türkiye; inovasyonun, dijitalleşmenin ve rekabetin yoğun olduğu bir pazar olarak yenilikçi tüm ödeme yöntemlerine açık bir pazar.

Benim temennim, tüm mobil ödeme yöntemlerinin platform kısıtlaması olmaksızın tüm cihazlarda kullanılabildiği, maliyetlerin düşürüldüğü bir dünyaya doğru ilerlemek. Bırakalım son kararı kullanıcılar versin…

Twitter | LinkedIn | Youtube| Web

--

--

Soner CANKO

StartUp Dostu ® — FinTech Istanbul ® — SC Yönetim Danışmanlık ®