Bankam ve ben…
Ülkemizde en dinamik sektörlerden biri olan bankacılık sektörü; krizleriyle, masraf / komisyonlarıyla veya sorunlarıyla her daim gündemimizde yer edinmiştir. Evimizde, iş yerimizde, okulumuzda, dost sohbetlerinde konu dönüp dolaşıp bankalarla yaşanan sorunlara gelince laf bitmez. Benim açımdan durum biraz daha farklıdır. Kişisel merakım ve ilgim sayesinde bankalarla oldukça sıra dışı bir kişisel tarihçem var. 😇
İlk banka tecrübem 1974 yılında annemin elinden tutarak girdiğimiz İş Bankası Şubesinde başladı. Henüz 5 yaşında banka, kumbara ve tasarruf kavramları ile tanıştım. Bu erken tanışma hayatımın kalanına önemli derecede yön verdi. Meslek olarak Bankacılık seçmem, harcamadan çok tasarruf etmeyi ve para biriktirmeyi önemsemem bence tesadüf değil.
Takip eden yıllarda bankacı olan amcamın bayram harçlıklarımı yabancı para olarak vermesi para, banka ve tasarruf konusundaki ilgimi daha da artırdı. Türk lirasını koruma düzenlemeleri nedeniyle yabancı para ile karşılaşmanın neredeyse imkânsız olan bir dönemde böyle bir ayrıcalık sahibi olmam dünya parasal sistemine olan merakımı başlattı. Sonraki yıllarda mektup arkadaşlıklarım sayesinde birçok ülkenin kâğıt paralarını toplamak ve saklamak en büyük hobim oldu.
Üniversite yıllarında bir seyahat şirketinde yarı zamanlı çalışmaya başlamam sayesinde ilk kez bir maaş hesabım ve bu hesaba bağlı bir banka kartım oldu. 1986 yılında İstanbul’da parmakla gösterilecek kadar az sayıda ATM vardı ve ben düzenli olarak zarfla para yatırma ve para çekme denemeleri yapıyordum. Doğal olarak bu işlemlerim sırasında birçok hata ve gecikme yaşanıyordu.
ATM’lere ve plastik kartlara olan merakımın üniversite sonrası çalışmaya başlayacağım bankada büyük bir tecrübe olarak işime yarayacağının farkında değildim. Nitekim böyle oldu. “Yardımcı Bilgisayar İşletmeni” olarak başladığım bankacılık kariyerim kart, pos ve ATM üçgeninde şekillenmeye başladı.
Yıllar içinde yerli-yabancı, büyük-küçük, kamu-özel birçok bankada çalıştım. Dünyanın ve Türkiye’nin en büyük bankalarında çalışma şansım oldu. Her bankada teknoloji odaklı işler ve projeler yaptım. Banka kullanıcılarının hayatını kolaylaştıran ve hızlandıran işleri çok sevdim. Bu süreç içinde yaptığım projeler beni çok değiştirdi ve geliştirdi. Yeni teknolojilere olan merakım sayesinde hep erken öğrenen oldum, öncü denemeler yaptım.
Çalışma arkadaşlarımla birlikte yaptığımız ürün ve hizmetler güçlü markalara dönüştü, güzel izler bıraktı. Bankacılık işinin “güven ve itibar” işi olduğunu hiç unutmadan, yeni teknolojiler sayesinde yaptığımız tüm ürün ve hizmetlere hız, kolaylık ve güven ekledik.
Yaklaşık otuz yıl süren çalışma hayatımın ardından bankacılık sektöründe çalışan olmak yerine, girişimci olmak isteyen gençlere destek olabilmek benim için ayrıcalık oldu. Tüm bilgi ve tecrübelerimi aktarabileceğim bu fırsat sayesinde yetenekli girişimcilere, ilk bankama, bankacılık sektörüne ve ülkemize katkıda bulunma fırsatı buldum.
Şimdi sırada ne var? Dijital Bankalar var. NeoBankalar var. Meydan Okuyan Bankalar var. Süper Bankalar var. Bakalım dizginleyemediğim merakım önümüzde günlerde beni hangi bankalarla buluşturacak?
Merakınız bol olsun.